Çözüm Süreci?

Son günlerde Türk-Kürt probleminde kalıcı dönüşüme dair bir ümit belirdi. Terörist Öcalan’ın ortayı koyduğu ucu açık vaatlerden ve kulağa hoş gelen sözlerden başka elimizde hiçbir şey yok. Takip eden süreçte meşhur pop sosyoloğumuz Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök bir iddia ortaya attı. Kendisi diyor ki KONDA’nın yaptığı araştırmaya göre toplumda Türkler; Kürt komşu istemiyormuş, Toplum çok gerginmiş. Kürtleri sabun yapalım” diyen Türklerin oranı yüzde 45’e çıkmış. “Türklerin yüzde 72’si bir Kürt komşu istemiyormuş” referans için. Ben de standardın dışına çıkarak bu meseleye nasıl katkı sağlayabilirim diye düşündüm. Öyle ya, ya söveceğiz Erdoğan’a. Vatanı satıyor diyeceğiz, üç beş teröristin önünde diz çöktü, Atatürk’ün ve şehitlerin bıraktığı mirası bir miras yedi bir haramzade gibi inkâr etti diyeceğiz, darağacını onun için hazırlamaya başlayacağız. Ya da helal olsun adama Türkiye’nin en kökleşmiş sorunlarıyla yüzleşip hepsinin hal çaresini arıyor. Bu adam sevilmez de ya ne yapılır mı bu adam olsa olsa İkinci Atatürk olur diyeceğiz. Ya da bir ortasını düşüneceğiz. Sevmekle sövmek arasında bir yer var mı? Kafa yoralım, uykusuz kalalım, ezbere düşmeden acabalarla kendi fikrimizi sınayalım. Sanırım herkes Türkiye’nin en büyük hatta tek büyük sorununun bu olduğu fikrine katılıyordur. Eğer katılıyorsanız o zaman büyük problemin büyük analiz, film, tahlil, MR gerektirdiğini de düşünmelisiniz! Şu an da bir ameliyat yapılıyor. Bir beyin ameliyatı belki, belki de kalp. Çok kritik bir operasyon masa da kalma ihtimali dahi var. Ama ameliyatın kaçınılmazlığı ise cabası. Ben devlet ve PKK ne yapmalı kısmında değilim. Benim bu yazıda size bahsedeceğim kurumlar değil kişilerle ilgili, bu sürece katkı sağlamak isteyen Türkler ve Kürtlerle ilgili. Hem kendini hem, hem de bahsi geçen vasıflar kendisinde olmasa bile bu bende yok ki deme kolaycılığına kaçmadan ait olduğu topluluğu da göz önüne bulundurarak tekrar düşünmeli. Acaba demeli, gerçeği kendi kendine itiraf etmekten kaçmamalıyız.

Toplum ne yapmalı Türkler ne yapmalı Kürtler ne yapmalı. Esas soru bu! Yaygın kanaat olarak Türkler, Kürtlere karşı çokta iyi bir bakış açına sahip değiller. Durum belki Özkök’ün bahsettiği derece de mi yoksa abartmış mı siz karar verin. Bazı örnekler vereyim.  Bunlar gözlemlerimdir.

  • En iyi Kürt ölü Kürt anlayışı var.
  • Kızının bir Kürt erkekle evlenmesini istememe durumu şu noktaya kadar gidiyor. (Başkasını bulamadın mı? Kala kala bir Kürt’e mi kaldın)
  • Parayla bedensel veya belli oranda zihinsel engelli oğluna parayla Kürt gelin satın alınıyor. Yani Türk kızlarının evlenmeye razı olmadığı erkekler Kürt kızlarına razı görülüyor.
  • Her yerde Kürtler var. Memleketi ele geçirdiler. Devlet bunlara yol veriyor. İnşaatlarda bunlar çalışıyor, pazarda tezgâhtar olarak onlar var, minibüslerde şoför olarak v.b. (Bu insanlar Türklerin burun kıvırdığı işleri yapıyorlar. Hangi Türk oğlu için pazarcı olsun hayali kuruyor ki.)
  • Kürtler tek başına iken çok iyi sessiz sakin, uysal ama iki kişi oldular mı çok tehlikeli. Hemen kavga etmeye, tehdit etmeye başlıyorlar.
  • Kürtler hain bir topluluktur. Bir Kürde sırtını asla dönmeyeceksin.
  • Bir Kürt zengin olsa kesin uyuşturucudan kazanmıştır diye düşünülüyor.

Bence Türkler tüm bunları bir düşünmeli. Belki kendilerini düşündükleri kadar da adil bulamayacaklar.

Kürtlere gelince;

  • Kaçak elektrik kullanımını gözden geçirmeliler. Bunun faturasını ödeyen tarafı keriz yerine koymak olduğunu anlamalılar.
  • Bu kadar kavgacı ve hemşehrici olmamalılar. Haklılık veya haksızlığa nereli olduğundan daha fazla önem vermeliler.
  • Büyük şehirlerde Gettolarda yaşama topluma adapte olmanın önünde büyük bir engel.
  • Türk mahallesinde Kürt var ama Kürt mahallesinde Türk yok. Bunu sadece ekonomik gerekçelerle açıklayamayız sanırım.
  • Bazı Kürt mahallerine polislerin bile girmekte zorlandığı ve o mahallelerin bir uyuşturucu, silah merkezi olduğu yönünde çok yaygın bir kanaat var. Acaba?
  • Nüfus kalabalıklığı bir amaçsa buna bir şey diyemem. Ancak çok çocuk demek, aynı zamanda kavgaya yumruk, hırsızlığa hırsız, mafyaya fedai kazandırmak demek olmuyor mu?
  • Devlete T.C. demek yerine Devletimiz olarak bakılsa, Bayrak, İstiklâl Marşı, hassasiyetlerine daha dikkatli davranılsa acaba daha iyi bir ortam oluşturabilir miyiz?

Birbirimizin damarına basan karşısındakini tahrik eden bir tarzımız var maalesef. Yazıklar olsun bizlere ki 1000 yıldır bir arada yaşıyoruz ama hala Teoman’ın şarkısında dediği gibi “ Birlikte ama yalnız iki yabancıyız. ” Örnek İngilizce bilen, hatta bu dili öğrenmek için Amerika’ya kadar giden ben Kürtçe’ den sadece “Piroz be” sözcüğünü biliyorum. Bunu da daha yeni Nevruz’da öğrendim. Bu yaşıma kadar bu toprağı paylaştığım kültüre, dile bu kadar yabancıyım. Sanırım kimseye söz söylemeye hakkım yok.

Devamı var…