Elif Şafak'ın Aşkı
Yıllar yılı pek çoğunu okudum yazarların kimi kasıntı yapıyordu okurken kimi baygınlık veriyor. Elif Şafak öylesi değildi her zaman zor ve her zaman ne demek istediğini kendi istediği zaman anlayabilidiğimiz. İşte bu sebeple özeldi ve işte bu sebeple gizemli.
Pinhan, Bit Palas, Araf, Baba ve Piç, Siyah Süt ve Aşk. Romanları okunan, 0kundukça daha çok yazan ve daha çok okuna kalemi sağlam kalbi üretken bir bireydi Şafak. Aslına bakılırsa hala da öyle ama kendisininde pek ala bildiği hatta dile getirdiği gibi kaçınılmaz bir şekilde görünür oldu. (Bu kelimeyi popüler’in yerine kullanıyorum) Amma mevzu aşk olunca orada durmalıydı. Eli herşeye yeten yeni yetmeler gibi her mukaddese el uzatmamalıydı. Kısaca kitabı tahlile çalışacağım. Okumayanlar için olacak bu daha çok.
Sürekli olarak B hafti ile başlayan bölümlerle dolu olan beş ana bölümden ki bunlar aynı zamanda kainattaki beş elementi 🙂 temsil ediyor. Toprak, Su, Rüzgar, Ateş, Boşluk . Belki bu sıralama Elif hanım içinde sözkonusudur. Önceleri toprak kadar sıradan, su kadar akışkan ve yersiz yurtsuz, rüzgar kadar uçarı olan Şafak boşlukla imtihan oluyor bu kez. Yavru balığın akşam eve gelince – Anne bugün okulda su diye bir şeyden bahsettiler nedir o demesi gibi. Herbiri bizden birer parça olan bu yaratılmışlara fazladan manalar yüklemiş yazar tıpkı Mevlana ile Şems’in 40 günlük halvetine 40 kural yüklemesi gibi.
Kitap iki farklı zaman diliminde iki farklı hikayeyi birleştiriyor zihnimizde.
Biri 2008 yılı Amerika Birleşik Devletleri Boston Şehrinde yaşayan göl kadar durgun Ella ve Nehir kadar Coşkun Zahara.
Diğeri 1242 Tebriz, Konya ve Bağdat’ta göl kadar durgun yaşayan Rumi ile coşkusu nehirlere denk Şems.
Yazar Ahir zamanı üçüncü ağzı ile tanımnlarken, evvel zamanı tıpkı Orhan Pamuk‘un Benim Adım Kırmızı’sında olduğu gibi bölümde rol alan kahraman veya kötü kişinin birinci ağzından anlatıyor. Zahara ve Şems ne kadar çılgınsa Mevlana ve Ella o kadar muvazeneli ve gönüllerine aşk düştükten gayrı maziyi mazie bırakabilen nadide şahsiyetler. Şafak’ın hangisini bize örnekleme niyetinde olduğunu bilemedim. Belki Şafak’ı da işte bu sebeple bu kadar çok tutuyorum. Gizem ve karmaşa, her hakikatten bir tutam onun ellerinde anlaşılan belki de ellrinde değil hayatında onu bilemeceğim.
Neticede tarihi bir gerçeğin arka planında kurguyla dahi olsa zor konuydu onun seçtiği. Her ne kadar Şems ile olan Halvet’inde dedikolardan bahsetmediği için eleştirilmiş olsa da başka türlüsü zaten ona yakışmazdı. Sade bir safsataya koca bir hakikati değişmediği sevenlerini sevindirmiştir.
Hasılı, Aşk bana Unuttuklarımı hatırlatmış, Sufi’yi tanıtmıştır, farklılıkların ardında aslında ne ortaklıkların gizli olduğunu ayan etmiştir. Hakkının yenmemesi gereken Çöl güllerini ve Sarhoş Süleymanlara sa bir hayat hakkı tanıdığı bana fırsatlar sunduğu için Elif Hanıma hezar Tebrik.