(G)Özlem
Hayat akıp giderken eğilip yerden toplayamıyorum parçalarımı. Hayat meşgalesine dalmadan yaşamak Kâbe’yi tavaf ederken durmaya çalışmak gibi. Öylesine akıcı ve hızlı ve devri daim içindeki ona uymaktan başka tek bir seçeneğin var. Ezilmeyi veya tabiri diğerle yalnızlığı göze almak. İşte bir tercih zorunluluğu daha. Pek çok kez karşılaştığımız seçimlerden biri daha. İş bu sebeple buraları, yaşananları, hatıraları bu deli akışa inat kaleme alıyor, buna devam ediyorum. Mesela bir düğünde veya gezide fotoğraf çekersin. Çekerken pek çok fotoğraf çektim dersin ama eve dönüp baktığında aslında pek az olduğunu görürsün. Yaşananlar da böyle yaşanıp bitmesi kaçınılmazları sabitlemek veya en azından ömrünü biraz daha uzatmak için not almak, sözün uçuculuğuna karşı duruş sergilemek için herkesi tarihe not düşmeye çağırıyorum. Bir arkadaşım (Serkan Yıldız) bilgisayar kullanıcılarını ikiye ayırmıştı. Klavye ve fare kullanıcıları diye. Siz hangisindensiniz acaba. Okuyucu mu yazıcı mı? İşte bir yol ayrımı daha.
Ben köylüyüm. Ne zaman İstanbul’dan veya İzmir’den bayram için köye gitsem gerek köylüler gerekse şehirliler Bayramlar olmasa birbirimizi unutup gideceğiz derler. Bunlar bizim bağlarımızı koparmamamız için bahane oluyor diye konuşup bayramların iyiliğinden, güzelliğinden, gerekliliğinden, hayatımızdaki yerinden bahseder dururlar. Amerika’da hatta belki Avrupa’da da Türkiye’deki bu hal her hafta Cumada ve hatta özellikle Kandil günlerinde oluyor. Anladım ki buralarda yabancılaşmamak, bağları koparmamak için bu özel zamanlar daha büyük bir fırsat. Bu zamanlarda insanlar başka camiye gitme imkanı olsa bile Türklerin toplandıkları yerlere özellikle geliyorlar ve ibadetten daha ziyade konuşmak, eğlenmek, hasret gidermek veya işini görmek için zaman harcıyorlar. Burada bu özel zamanları bize tahsis ettiği için Yaradana daha fazla şükür ihtiyacı hissediyorsun. Bir başka ortak mekan ve zaman buluşması burada Turkcell Süperlig maçlarında oluyor. İstanbul Center daki Ligtv üyeliğiyle dileyen herkes çekilişsiz kurasız maçları seyredebiliyor. Burada da hemen her pazartesi futbol taraftarları arasında Fener, Cim Bom muhabbetine rastlamak mümkün.
Geçen gün arabanın tekerleklerinden ikisini değiştirmek için ilk kez lastikçiye gittim. Daha doğrusu lastikçileri dolaştım. Burada bizdeki gibi sanayii sitesi, tamirciler çarşısı, demirciler arastası, balık pazarı yok. Ancak tamircilerin sıralandığı caddeler var. Bizim arabanın tekerleri de benim gibi cins olduğu için on yere sordukta onuncu da ancak bulabildik. Ha bu arada söylemeliyim ki sıfır almak istesek belki bulabilirdik ama biz kullanılmış aradığımız için bulmakta zorlandık. Girdiğim tüm lastikçilerde aşağı yukarı aynı manzarayı müşahede ettim. Latino veya hip hop müzikler çalıyordu Orhan, Müslüm veya Ferdi yerine. Ancak kirlilik gerek personelin üst başında gerekse mekanda fazlasıyla benzerdi. Neredeyse tüm dükkanlarım sahipleri hispanikti yani Meksikalı. Hatta benimle İspanyolca konuşmaya çalıştılar ama ben yok dedim. Por favor (lütfen) English or Turkish. Hasılı bir yerde bulduk. Tanesi 30 dolara iki tane çıkma teker taktırdık. Bu esnada adama lavaboyu kullanabilirmiyim dedim. Tabii dedi bakın şurada. Neyse gittim lavaboya. Bir de ne göreyim kir pas içinde bir yer. Çıkma tekerler, adamın eski ayakkabıları, kirli bezler, içiçe geçirilmiş su kovaları, sarı ve siyah arası bir renk tonunda karar kılmış yani beyazlığını kaybedeli çok olmuş bir klozet. Duvarda yarı nü bir kadın resmi ve en önemlisi el yıkamak için bulaşık deterjanı. Anlaşılan Meksikalı dostumuz onun yağı pası el sabunundan daha iyi çıkardığına kanaat getirmiş. Kendimi en çok Türkiye’de hissettiğim yer o ana kadar inanın orasıydı. O kadar tanıdıkdı ki arada binlerce kilometre bir anda yol olmuştu sanki hem adamda bizim insanlara benziyordu o da bizim gibi yeterince esmerdi. Adanalı veya Mersinli olabilirmiş gibi geldi bana. Bir anda kendimi Ümraniye sanayiide Gıyasi abinin dükkanında hissettim. İçimden yan taraftaki büfeden karışık bir tost söylemek geldi yanına da tabii ki ayran. En sonuna da varsa tatlı. Belki dondurma belki varsa spangile. Adama ”Yahu abi benim arabanın şurasından ses geliyor bir baksan sana zahmet.’‘ demek geldiyse de elbette sustum kaldım.
Bazı yerdelerde Pazar bazı yerlerde ise Pazartesi başlayacak olan Mübarek Ramazan ayının bizler için arayıpta bulamadığımız bir şölen olması temennisi ile geçen ay yayına koyduğumuz videodaki bir takım sıkıntıları inşallah 10 Eylülde yayınlayacağımız yeni videoda çözeceğimizi haber vermek isterim.
Kalbinizin Sahibine Emanet Olunuz.