Ingilizce Sureci

Ingilizce eğitimi almaya başladığım zamandan beri, daha fazla Türkçe’ye dikkat etmeye ve mümkün olan durumlarda aynı manayı veren kelimelerden Türkçe olanını tercih etmeye çalışıyorum. Maximum yerine Azami gibi. Bu size tezat gibi gelebilir, izaha calisayim. Cunku yeni bir dili ogrenirken aslinda kendi dilinle karsilastirarak ogreniyorsun. Yani kelimeler yabanci olsa da senin anlayisin kendi dilinde oluyor en azaindan uzunca bir sure. Ihtimal bir yilin ardindan artik duydugun veya kurmak istedigin cumleleri kendi diline ceviriye ihtiyac duymadan konusabilir ve anlayabilirsin. Yine bu surecte ogrendim ki kendi dilininin dil bilgisi kurallarini bilmeyen birinin yabanci bir dili ogrenmesi cok ama cok zor. Cunku her dilde ozne, yuklem, nesne, baglac, etken, edilgen fiiller, sifat, isim, zarf, zamir var. Hatta Simdiki, -di’li ve -mis’li Gecmis ve Gelecek zamanlar da var. Hepsi ama hepsini ogrenmek durumundasin ve eger bunlari kendi dilinde canlandiramiyorsan neye benzediklerini de tabii ki anlayazmasin. Saadettin Keklik Hocam bana “birisine bak hangi dil de kufrediyorsa ana dili odur” demisti. Kendini kontrol edemedigin zamanlarda konustugun dil iste senin genlerine islemis olan oluyor. Artik Ingilizce kufur etmeye calisiyorum. 🙂

Hani hemen herkes gormustur Ingiliz veya Amerikali’larin Turkce konusmalarini duydugumuzda gulme hissi duyariz. “Ben Istanbul’a gitmek istiyorum” cumlesini onlar “Ben istemek gitmek Istanbul” derler. Bize ne kadar garip gelir degil mi. Bunun nedeni dil bilgisi kurallaridir. Ayni cumleyi Ingilizce konusanlar “I want to go to Istanbul.” derler. Dizilisten de anlasildigi uzere want=istemek ve go=gitmek anlaminda kullaniliyor. Bizim burada Ingilizce’yi nasil konustugumuzu gorseniz sanirim gulmekten yerlere yatarsiniz. Bu cumleyi Turk mantigiyla Ingilizce’ye cevirdigimizde “I to Istanbul go want” oluyor. Sonra bir yabanci dil ogrenmenin en zor kisimlardan biri de deyimler. Mesela bir yabanci ne anlar degil mi “sakla samani gelir zamani” “etekleri zil calmak” “agzindaki baklayi cikarmak” “iki seksen uzatmak” “el elin essegini islik calarak arar” deyimlerinden. Ayni muskiller ben ve benzerlerim icin de gecerli elbette. “Kedi kopek gibi yagmak” diye bir tabir var Ingilizce’de ve anlami “bardaktan bosanircasina yagmur yagmak” demek.

Buraya gelmeden once burada kalma niyetinde degildim asla. Ancak bazi hadiseler bende soru isaretlerine sebep oldu. Nasil desem izahi zor bir mesele bu ama deneyecegim. Buraya Ingilizce konusmaya geldik ama Amerikalilarla konusmak cogunlukla mumkun olmuyor. Cunku yabancilardan pek hoslanmiyorlar daha dogrusu korkuyorlar. Bizim gibi sicak kanli degiller ama bizden daha fazla sevecenler. Cok karisik degil mi? Soyle ki; bankada, okulda, veya markette sana “merhaba, naber” veya “nasil gidiyor” diyorlar. Bunlari soylemekte bizden daha basarililar ama senin cevabini beklemiyorlar. Yani bunlar onlar icin bir sorudan ziyade aliskanlik gibi. Bu durumdaki celiskiyi kursta ki hocamiza sorduk. O da ustteki yaniti verdi. O aslinda bir soru degil dedi. Sadece iyi niyet gostergesi belki veya kibarlik alameti. Diger yandan garip bir sekil de Amerikali’larin bizdekinden cok daha az oranda genel kulture sahip olmalari. Bir gun hocamiz dedi ki bu Amerikali’lara Meksika nerde diye sorsan % 70′ i dogru cevabi bilmez. Nedenini anlayamadigim bir sekilde kimi hocalarin agzindan “aptal amerikali’lar soyledir, boyledir” sozu dusmuyor. Sasiriyorum, anlayamiyorum. Ama sanirim alisiyorum. American stupid people sozu dilimden pek dusmuyor. Hocalardan siyasi goruslerini aciklayanlar oldu. Hic biri zenci degil ama Obama’ya oy verecek olanlar cogunlukta. Kimi de Cilinton’dan bahsetti. Ama hic Cumhuriyetcilere yani mevcut baskan Bush’un partisine oy verecegini soyleyen cikmadi. Bu onlarin samimi dusuncelerimi yoksa geldigimiz yeri bildiklerinden bize karsimi boyle konusuyorlar emin degilim. Ancak bir hocanin odasindaki panoda bazi fotograflar vardi ve bunlar Bush hakkinda gayet agir karikaturler iceriyordu. Onlari gorunce bizimkilerin her karikature neden mahkeme yolunu actiklarini anlayamadim dogrusu. Biraz daha tahammul sahibi olabilir bence siyasiler. Belki bilim veya din adamlari karikaturlere malzeme olmamali ama siyasilerin durumu farkli bence. Cunku hem cok goz onundeler hem de eskiden beri mizahcilarin en iyi malzemeleri onlar olmus.

Bir fikra duymustum bu konuyla ilgili. Adamin biri hocaya gider ve “hocam biz olulerimizin ardindan dua ediyoruz acaba bizim dualar onlara ulasiyormudur.” diye mustehzi bir edayla sorar. Hoca ise gayet sakin “senin anani, avradini………. “ der demez adam sinirlenir ve hocanin bogazina sarilir. Ve derki “sen ne yapiyorsun be adam” hoca hala sakin der ki. “ben kufur edince ettigim kufrun ulasacagina inaniyorsun da ettigin duadan niye suphe ediyorsun.” yorum sizin.

Devami gelecek insallah…