Kardeşlik
Kardeşlik, sadece dil ile söylemesi kolay olan, fakat derinlerinde büyük sırların saklandığı bir haslet.
Anlatması kolay, anlatanı çok, uygulayanı azdır kardeşliğin. Bugün Dünya üzerinde yaşananlarda bunun en büyük göstergesi. Zira uygulaması, anlatması kadar kolay olsaydı, şu an yaşanılası bir Dünya’da hayatımızı sürdürüyor olacaktık..
Kardeşliğin kutsallığını Kelamullah, “Kardeşsiniz” diyerek vurgulamıştır. İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallahü aleyhi vessellem) de, “Kardeş Olun” diyerek, bu yüce hükmü bize tekrar etmiştir. Mevcut durumumuzu görerek, kardeşlik adına edilen yüce beyanları doğrulamak bize düşmez ama bir kere daha zaman, aradan gecen asırlara rağmen tüm Dünya’ya “Sadakte” diye haykırıyor…
Bu sırlı emirlerin ışığında yol alıp gidenlerin durumu ise bizlere hüsn-ü misal olmaktadır: Çıkarlar uğruna kardeşin kardeşi öldürdüğü belki bundan da daha kötüsü öz evlatların toprağa diri diri gömüldüğü bir devirden, kardeşlik adına her şeyini feda edebilecek seviyeye yükselenlerin destanı. Kardeşlik hesabına Dünya üzerinde yapılabilecek her türlü fedakârlıkları yapan Ensar ve Muhacirin’in destanı. Evinde kalan son bir tas çorbayı kendi ailesine değil de kardeşine yedirenlerin destanı. Evet, bunlar gerçek birer Kardeşlik Destanı’dır. Ama sadece kendi devrine ait yaşanmış bitmiş değillerdir. Onlar yaşadıkları ile nasıl kardeş olunması gerektiğini göstermişler ve hala göstermeye devam etmektedirler.
Aradan geçen asırlar, kardeşliğin sadece o devirde yaşanmadığını anlatan hadiselerle doludur. Ve bu hadiselerin birçoğunu kendi öz tarihimizde görmekteyiz. Adeta kafamızı çevirip arkamıza baksak bu hüsn-ü misallerden bir tanesi ile burun buruna geleceğiz. Bakışlarımızı biraz geriye çevirsek, sabah gelen müşterisi ile ilk siftahını yapan esnafın, komşusunun da siftah yapması için müşteriyi yan tarafa götürdüğünü göreceğiz. Gözlerimizi 20. asra yaklaştırsak Çanakkale’de omuz omuza kahramanlık mücadelesine giren Türk, Kürt, Laz, Çerkez askerleri seyredeceğiz. Ve yine Çanakkale’de Dünya kardeşliği adına yaralanan Anzak askerlerini sırtlayan Mehmetçiklerin haline şahit olacağız.
Bu kadar yakınımızda böyle güzel örnekler varken, bizler 21. asrın ilk senelerini kardeşlik adına buruk yaşıyoruz. Arada kalan zaman dilimlerinde aramızdaki sevgiyi bozmak isteyenlerin kazdığı çukurlardan çıkmaya uğraşıyoruz. Ve hasretle umumi kardeşliğin geleceği günleri bekliyoruz.
Bizler bekliyoruz ama bu konuda beklemeye tahammülü olmayan, durmayı kendilerine yediremeyen, kardeşlik müessesesini tekrardan ayağa kaldırmak için her türlü zorluklara göğüs geren bir gönüllüler ordusu var. O hasret türküleri yakılan kardeşlik günlerini bir an önce geri getirmeye çalışan fedakârlar topluluğu var.
Kurban Bayramı’nı evde ailemle beraber geçireyim demek yerine, fedakâr arkadaşlarıyla beraber ülkenin doğusuna gidip kurbanını, kurban kesemeyen kardeşleri ile beraber kesip paylaşanlar, geçen her dakikanın kıymetli olduğunu bilip vakit fevtetmeden kardeşlerinin ihtiyaçlarını sırtlayıp, kurbanda oluşturulan muhabbetin devamını isteyenlerin bulunduğu fedakârlar topluluğu.
Kardeşliğin ülkemize has bir özellik olmadığını kanıtlamak istercesine Dünya’nın dört bir yanına gidip, harcı sevgiden karılmış okullar kuran bu fedakârlar, tüm dünya insanlığının ortak paydada birleştirilebileceğini bizlere gösterdiler ve göstermekteler.
Bu gönüllüler ordusu, gönül penceremizden içeri adeta güneş misali sızıp, ümit tohumlarımızı yeşerttiler. Acaba diye şüphe ederek baktığımız olmazlarımızın olabileceğini gösterdiler. Ve şimdilerde dostların ittifakla söylediği, gelecekte tüm Dünya’nın bahsedip, tarih sayfalarının not edeceği bir destan yazıyorlar.
Gelecek adına yaşanılası bir Dünya temenni ediyorsak, şimdiden kardeşlik tohumlarını toprağa saçmamız gerekiyor. Nasıl ki şu an ki durumumuzdan dolayı bizden önce gelip, kardeşliğimizi bozan nesillerden hak iddia ediyorsak; emin olalım eğer üstümüze düşeni yapmazsak bizden sonra gelenlerde aynı hakkı bizden isteyeceklerdir.
Bu son satırlarda bir Sefil’in, sefil bir çağrısı olsun: O halde gelin yazılacak olan bu destanın bir sayfasında yer edinelim. Nefsimize ve şeytanımıza yenik düşmekten iradelerimizin hakkını vererek kurtulalım ve elimizden ne geliyorsa bu sevda uğruna sarfedelim. İsmimiz tarih sayfalarında geçmeyecek bile olsa, asıl kaydı tutan Zat’ın bizlerin ismini not edeceğini düşünerek bu davaya destek olalım.