To Charlie - Çarli'ye

Hayli zaman oldu ki hiç farkına varmadan günlük meşgaleler arasında kaybolup gitmişim. Zamanla birlikte ömrümden bir zaman daha geçmiş ve kaybettiklerim çoğalmış. Sevdiğim şairin dediği gibi; ‘Kaçırmışım ucunu akrebin yelkovanın, Deli gibi peşinden çırpınıyorum zamanın.’ Farkına varabilmem için meşgalelerden bir lahza sıyrılıp, hayatıma kuş bakışı bakmam gerekiyormuş. Baktım ve pek çok şey gördüm. Pek azını sizinle paylaşabileceğim.

Taşındım. Altı aydır, daha doğrusu geldiğimden beri birlikte kaldığım Türk arkadaşlarımdan ve evden ayrıldım. Internet’ten bulduğum yeni evde yaklaşık 15 gündür Amerikalılarla birlikte yaşıyorum. İki beyaz iki de Afrika-Amerikalıyla aynı evi paylaşıyorum. Charlie 57, Bill 60 ve 53 yaşlarında iki emekli insan. Glenn 45 yaşında iş bulma kurumu benzeri bir işte çalışıyor. Ve son eleman ise 25 yaşında ömrü odasında geçen ve beni görünce sadece ‘Hey, What’s up man’ diyen biri. Charlie’de şeker hastalığı var. Geçen Cuma hastaneye kaldırdık. Daha doğrusu 911’i aradık onlar gelip aldılar. Şekeri 700’e çıkmış. 4 gün kaldı hastanede. Nefes almakta bile zorlanıyordu ve elleri titriyordu. Şimdi iyi zaman zaman konuşuyoruz gayet iyi pratik oluyor benim için.

Yeni kursuma başladım. Eski kursuma dört ay devam ettikten sonra iki ay bekledim ve yeni kursuma kayıt oldum ve başladım. Bir ay daha devam edeceğim, sonrası nasip.

Yeni taşındığım bölgede bir trafik levhası gördüm. Tabela bizdeki inek çıkabilir tabelalarına benziyordu ama bir farkla. Tabeladaki hayvan inek değil geyikti. Geyik çıkabilir ikazını görünce şaşırdım. Burada geyiğin ne işi var dedim kendi kendime. Sonra bir gece yolda giderken parlayan dört küçük nesne gördüm. Karanlıkta arabanın farının ışığı vurdukça parlıyorlardı. Yaklaştığımda biri irice ve boynuzlu diğeri daha küçük ve sanki yavrusu gibi görünen iki geyik gördüm. Vay anasını dedim, insanlarla birlikte evlerin arasında yaşıyorlar ve kimse çıkıp ‘Ulan şunlardan ne güzel post olur be demiyor.’ Hem hoş hem de ilginç.

Sanırım önceki yazılarımda sincaplardan bahsetmiştim zaten. Her yerdeler, ağaçta, sokaklarda, tavan aralarında, hatta onları sokakta arabalar tarafından ezilmiş olarak görmek artık olağan hale geldi.

Bir zaman sonra Legacy Park adlı harikulade bir yerde parkta otlayan üç ceylan yavrusu gördüm. İnsanlar parkın çevresinde koşuyor veya yürüyorlar onlarsa ceylanlara has ürkeklikle hem otlayıp hem de tedirgin bakışlarla etrafı süzüyorlardı. Hâsılı amaç yaşamaksa Bedirhan Gökçe’nin Almanya Mektubu Şiirinde dediği gibi diyebilirim ki ‘hayat bu insanların yaşadığı hayat bizimkisi gün tüketmek’. Ama elbette bu konuya haşiye düşeceğim. Ve diyeceğim ki; farklı algı seviyelerinde, farklı ahlaki kıstasları, farklı aile anlayışları, farklı kaygı, ümit ve heyecan kaynakları ama aynı zaaflara sahip insanlar olarak birbirimize benzediğimiz hakikattir. (Yazının buraya kadar ki kısmı 11 Temmuz’da yazıldı.)

Bu gece eve geldiğimde evden polisin çıktığını gördüm endişelendim çünkü evdeki tek yabancı bendim. Bana doğru geldi ve bu evde oturup oturmadığımı sordu. Ben de evet dedim. Charlie’yi tanıyıp tanımadığımı sordu ben de evet dedim ve bana Charlie’nin öldüğünü söyledi. Şok oldum. En son dün gece gördüğüm adam, evdeki en sevecen insan gitmişti. Kız kardeşine haber verip vermediklerini sordum Bill aradı dedi. Eve girdim. Tüm ev ahalisi salonda toplanmış Charlie hakkında konuşuyorlardı. Herkes onunla olan güzel hatıralarından bahsederken zaman zaman komik hadiseler anlattıkça gülseler bile ifadelerindeki hüzün barizdi. Birisi diyor ki ben derdim ki ona her zaman bu kadar sevinçli olacak ne buluyorsun bu hayatta. Keşke öyle demeseydim. Bir başkası ne zaman Charlie ile markete gitseler marketteki tüm çalışanlar Charlie’ye selam verirlermiş. Bu bahsettiklerim kör ölür badem gözlü olur masalı değil. Hakikaten Charlie görenin bir daha unutamayacağı bir yapıya sahipti. Burada en iyi arkadaşım Charlie idi artık burada kalırmıyım gerçekten bilmiyorum. Birisi dedi ki Charlie bu odada ölen ikinci kişi ve diğeri de 57 yaşında ölmüştü. Bu hadiseler olurken evde hala polis vardı polise Coke içermisin diye sordum hayır bira içerdim ama şimdi görevdeyim dedi. Türkiye’de bu kadar sigara ve bira satıldığını görmedim. Ha unutmadan bir de piyango. Her benzinlikte 1 dolardan 20 dolara kadar kazı kazan türünde piyangolar var ve inanılmaz satılıyor. En çokta yaşlılar oynuyor. Ve insanlığın amansız düşmanı tütün.  

Hâsılı Seni özleyeceğim Charlie. Sizleri zaten çoktan beri özlemekteyim. Geçen yıl kıymetli dostum, abim, sırdaşım merhum Cemil Köse’den sonra sevdiğim birini daha kara toprağa vermek zorundayım. Sonumla aramdaki mesafeler kısaldıkça öfkem artıyor. İnsan yemek yerken yemek azaldıkça açlık azalmalıyken bende tam tersi oluyor.

Yazıklar olsun….